Bir süredir blog yazılarımda birçok kavramdan bahsediyorum. Şu ana kadar bahsettiklerim veya bahsedecek olduklarıma dair toplu ve özet bir bilgilendirme yazısı atmanın vakti gibi geldi.
Aşağıdaki kavramlar kendi katılıklarımızı anlamak adına bize baya yol gösterici olur.
Tüm yazıyı okuduktan sonra "Ben hangilerinde şu sıralar kendimi katı buluyorum ve bu hayatımdaki hangi sorunları yaratıyor?" diye sorar; orada sizin iyi olşu halinize doğru bir esnemeye yer açarsanız daha ne olsun; tadından yenmez!
An ile Temas (Present Moment): Geçmiş veya geleceğe odaklı değil, an’ın içine yerleşen bir tutum ile yaşam. Geçmişe odaklanarak onu değiştirmeye çalışmadan veya geleceğe odaklanmanın getirdiği henüz gerçekleşmemiş senaryolarla değil; an’ın içerdiği biricik süreçlerin içinde kalarak yaşamak.
İçinde bulunulan an’ın ve an’ın sahip olduklarının sorumluluğunu almak. = Gerçekliği çarpıtmamak
Bilişsel Ayrışma (Cognitive Defusion): Eğer ben suluğum iyidir dersem; suluğum = iyi olur. Suluğu bir gün iyi bulmayabileceğim yorumuna kapanmaya başlarım; bir birleşme gerçekleşmiş olur suluğun kendisiyle benim suluğa getirdiğim yorum arasında. İyi denildiğinde de aklıma suluğum gelir zira. Dolayısıyla şeyleri ve o şeylere getirilen yorumları (cognition) ayırabilmek; düşünceyi düşünce olarak; duyguyu duygu olarak görebilmek; Deneyimleyen Benlik ile Gözlemleyen Benliği ayırabilmek.
Değerler (Values): Bu hayatı neler uğruna yaşadığımıza dair verdiğimiz cevaplar. Bunların neler olabileceğine dair doğruluk ölçütü de sadece bizimle alakalı. Değerlerim; kısacası kendi yaşamımın doğruluk ölçütleri. Yaşamdaki pusulamız.
Nokta atışı bir sorusu var: “Kimse beni görmüyor dahi olsaydı da …….’u yapıyor olur muydum veya neleri yapıyor olurdum?”
Kabul (Acceptance and Willingness): Değerler bir pusula veya haritaysa; kabul bu haritayı değiştirmeye çalışmadan olduğu haliyle görebilmek. Hayatta başımıza hoşumuza gitmeyen birçok şey gelecek, kendimizde veya başkalarında hoşumuza gitmeyen birçok tarafla karşılaşacağız. Ve hayatta her şey kontrolümüzde değil; kontrolümüzde olmayan her şeyi olduğu haliyle görebilmektir kabul.
Mesela geçen gün 3. Seansını yaptığım bir danışanımla terapi hedef listesinin üzerinden geçiyorduk ve üzerinden geçtikçe şöyle bir cümle kurdu: “Ben sanırım geçmişteki kendimi ve yaşamımın şartlarını arıyorum, halbuki çok şey değişti (Ankara’ya taşındı, çocuğu oldu, eşiyle ilişkileri değişti vs) ve şu anki yaşamımın koşullarını kabul etmiyorum; inatla ve mümkün olmasa da geçmişi yeniden yaratmaya çalışıyorum.”
Geldiği bu noktaya kabul derdim işte…
Adanmışlık / Sadakat / Kararlılık / Eylemler (Committed Action): Nasıl yaşamak istediğimize dair değerlerimiz ve kararlarımız ortaya çıktıkça bunlara sadık kalmak… Yola sadık kalmak hiç kopmamak değildir, koptuğunda geri dönmektir. Dolayısıyla her eylemle ya değerlerimize yaklaşırız ya da uzaklaşırız. Yaşam eylemsel, biz eylemseliz. Ancak eylemlerimizle değerlerimize doğru yürürüz.
İngilizce’de şahane söylüyorlar bunu; “Walking the walk.”
Yürüyüşü yürümek…
Bağlamsal Benlik (Self-as-Context): Sabit / Katı / Değişmez bir “ben” algısının içinde sıkışmaktansa kendimizi durumlar ve koşullar ışığında değerlendirerek bütünsel kavramlayabilmemiz.
Bunu nöroplastisite ile de açıklayabiliriz: “İnsan yedisinde neyse yetmişinde de odur.” dememektir diyeyim kısaca.
İnsan her an gelişen, değişen ve hatta dönüşen bir canlı. Her duruma kopyala yapıştır gibi aynı şekilde davranmıyor. Sıfatlarla değil, eylemlerle yaşamak ve kendimizi değerlendirmektir.
Doğduğumuzdan beri her ne düşünürsek, yaşarsak yaşayalım “Ben” dediğimiz biri var. Bizi bilişlerimiz tanımlamaz; daima perspektif alabilen bir “ben” var orada ve hep orada olacak!