Hikayesel Benlik miiii!?


Hikayesel Benlik

Doğduğumuz andan beri ya da en azından bu bilinci kazandığımız erken bebeklik dönemlerimizden beri dünyada “Ben” dediğimiz birinin var olduğunu biliyoruz. Bilmekle kalmıyor, onu deneyimliyoruz da.


Bu “ben” hareket ediyor, düşünüyor, hissediyor, hatırlıyor, planlıyor, duyumsuyor; mekanlar, roller değiştiriyor. Çevresi değişiyor, ilişkilendiği insanlar değişiyor. Git gide de yaşlanıyor.


Bu “Ben” hep orada.


Ne kadar üzülse de yorulsa da yıpransa da bıksa da sevinse de heyecanlansa da orada.

 

Fakat çoğu zaman şöyle oluyor sanki değil mi:
Bu “Ben” dediğimizi anlatırken sanki bir hikaye karakteriymiş de belli bir karakter analizi varmış, biz de onu halka arz ediyormuşuz gibi kendimizden bahsediyoruz. Bu arzı düşüncelerimiz, duygularımız, anılarımız veya hikayelerimizin içerikleri üzerinden yapıyoruz. 


“Ben” dediğimizin anlatı koleksiyonu diyelim bunun adına.


Örnekler:
“Ben iyi biriyimdir.”
“Ben kolay pes ederim.”
“Ben zor biriyim.”
“Ben zorluklarla baş etmekte kötüyümdür.”
“Ben işimde hiçbir hata yapmamalıyım.”
“Ben asla evlenmem.”

 

Şimdi bu naratif ifadelerin geçerliliğine bakabilmek adına birkaç soru soralım;
•    Hayatında hiç iyiliğe çıkmayan minicik bir eylemde bile bulunmadın mı?
•    Belki bir bilgisayar oyununda bile olabilir; hiç mi hemencecik pes etmediğin olmadı?
•    Hiç mi biriyleyken veya bir grupta kolaylaştırıcı herhangi bir etkin olmadı?
•    Hayatın seni tabi tuttuğu zorluklardan hangisi seni şimdiye kadar öldürdü?
•    Ya yaparsan ne olacak; sen diye biri kalmayacak mı?
•    Ya ileride biriyle tanışıp ülke değiştirmek için veya sırf istediğin için evlenecek olursan?

 

Ne kadar pozitif, negatif veya nötr oldukları fark etmeksizin kendimizle alakalı ne zaman kesin “Ben……” cümleleri kuruyorsak; bunları fark ederek bu işe başlayalım derim.

 

Sahiden bu kesinlikten emin miyiz?
Sahiden bu cümleler, bu kelimeler ve taşıdıkları anlamlar bizi tanımlamaya yetiyor mu?
Sahiden biz belirli ve sabit bir var oluş muyuz?
Sahiden kendimizi tanımlamak içeriksel bir konu mu?

 

Sahiden kendilik bu kadar katı olmaz zorunda mıdır?


Bir sıvı gibi girdiği kabın şeklini alamaz mı ve hatta eğer biraz daha dikkatli bakarsak zaten bunu yapmıyor mudur?

 
 

WhatsApp