** Yazımıza başlamadan birkaç kişisel notum var;
- Biliyorsunuz bu yazıları her hafta Salı günleri yüklüyorum ve e-bülten üzerinden kayıtlı olanlara mail gidiyor. Bu hafta yazımız Çarşamba gününe kaldı. Öncelikle bunun için çok özür diliyorum...
- Daha önemlisi ise; artık blog yazılarına site üzerinden yorum yazabiliyorsunuz. Yorumlarda sorular soralım, yazıların bize düşündürdükleri üzerine konuşalım, paylaşımlar yapabilelim ve değerli fikir alışverişlerinde bulunalım; dileyenlerden istek yazı konuları gelebilsin istiyorum. Büyük bir heyecala yorumlarda buluşalım diyorum!
Gelelim "An" ile ilgili yazımıza:
Hikâyeyi biraz ilginç bir yerden alarak başlamak istiyorum. İnsan korteksi; diğer tüm memeliler, primatlar ve hayvanlar aleminin bilumum üyesinden bu yazıda konumuz olacak önemli bir yönüyle farklıdır.
Korteks gelişmiş primatlarda bulunur ve limbik sistemin ve/veya sürüngen beynin ilettiği tüm verileri yorumlamamızı sağlar.
Neye göre yorumlayacak peki gelen verileri?
Geçmiş deneyimlerimize göre.
Bu yüzdendir ya zaten Psikoloji ortaya çıktı çıkalı çocukluk ve bebeklik dönemiyle çok fazla ilgilenir. Çünkü öğrenme geçmişinin temelini oluşturan büyük devreler çocukluk döneminde kurulur.
Yaşamın ilk yıllarında kurulan bu devreler ve bize hayata dair verdikleri bilgilerin bazıları ise yetişkinlik hayatına uygun olmaz ve yetişkin problemlerimiz tam da buradan çıkar.
Peki insan korteksinin bu önemli özelliğine geri dönersek: Çok fazla boş nörona sahibiz.
Bu deneyimle öğrenmeye mecbur, hayat tecrübesiyle birbirine bağlanacak ve “bilgi” dediğimiz şeyi ortaya çıkarabilecek çok fazla nöron demek.
Misal sürüngenler yaşam tecrübeleriyle öğrenmezler ve öğrendiklerini genelleyerek büyütmezler; yaşam deneyimlerini hatırlamazlar. Çünkü buna yetecek nöronları yoktur.
Dolayısıyla insan hariç hemen hemen tüm hayvanlar daima “bu an”da yaşıyorlar diyebiliriz.
Birkaç örnekle anlatayım;
- Bir aslan bir antilobu yakalayamazsa “Ben korkunç bir aslanım, hiçbir şey başaramıyorum.” demez.
- Bir maymun muzunu başka bir maymuna kaptırırsa “Bir daha muz peşine düşmeyeceğim, bırakıyorum ya bu işleri, benden geçti!” demez.
- Bir kertenkele ard arda avcılar tarafından kovalandığında “Dünya çok acımasız bir yer, bu yaşadıklarım sistemin bir sorunu.” demez.
Çoktan kendi hayatınızda bunları yakaladığınızı duyar gibiyim…
İnsan an’ın sahip olduğu verilerden çok daha fazlasına sahiptir.
Bilimsel verilerle aktaracak olursam (havalı olur); korteksimiz gözümüze, gözümüzün beynimize yolladığından 10 kat daha fazla veri yolluyor.
Biz an’ın verdiği verilerden (ısı, sıcaklık, sesler, nem, basınç, koku, görseller, tat gibi gibi) çok daha fazlasını yorumluyoruz.
Buna binaen ne oluyor dersiniz?
Geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman daima birbiri içine giriyor. Genellemeler geliyor. Veriler büyütülüyor. Yorumlar abartılıyor.
Eh bu yüzdendir ki “an”da kalma pratikleri hep bizi o anın gerçekliklerine dair verilere çeker; odağımızı keskin bir bıçak gibi bileyerek geçmiş veya gelecek ile karıştırıp çorba etmeden orada var olmaya yöneltir.
Nefes gibi,
Beden taraması gibi,
Bir objeye odaklanmak gibi,
Yavaşlamak gibi,
Bedensel pratikler gibi.
Bizi korumaya çalışan gelişmiş tarafımız bize ıstırabı da getiriyor kısacası.
An’da geçmiş yok, gelecek yok.
İçinde olduğumuz an’ları çorba etmemek elimizde diyerek bitireyim, her ne kadar çorba en sevdiğim yemek türü olsa da!
Zihnim yaşadığım olayı sürekli konuşan bir gevezeye dönüştüğünde, ne hissediyorum diye soruyorum. Genelde o düşünce yumağının arkasında baş edemediğim bir duyguyu buluyorum. Sonrası o duygu ile hemhal olma pratiği…
Banu Erdem
Zihnin susmaz bir gevezeye döndüğünde derin bir nefes al ve ver; sen sadece düşünce ve duygularından ibaret değilsin. İlla bir duygu da bulmak zorunda değilsin. Nefesi verdiğinde o an için zihninden ziyade neye odaklanmak istediğini kendine sor.
Bir olay yaşadığında, onu gereğinden fazla büyüttüğünü fark ettiğin oluyor mu? Böyle anlarda farkındalığını artırmak için ne yapıyorsun?
Banu Erdem
Zihnimiz bir şeyleri tekrarlamaya meyilli; bu da büyütme veya küçültme gibi anlaşılabilir. Böyle anlarda farkındalığını arttırmak ile kastın an'a dönmek ise tam da işe yarar adım derim. Zihnimizden çıkıp yaşama karışacağız!